Bizi boğan şey daralmış pantolonlar mı, yoksa toplumun dayattığı güzellik standartları mı?
Toplumun değişen yapısı ve standartlarıyla, bize dayatılan güzellik standartları son zamanlarda oldukça muzdarip olduğumuz bir konu haline gelmiştir. Bu standartların karşısında varlığımız psikolojik ve fizyolojik bağlamda problemler yaşayabilmektedir. Günümüzde yaygınlaşan; sosyal medyada, ekranlarda, bilboardlarda sürekli karşımıza çıkan güzellik standartları, beden algısı, öz-güven, öz-saygı ve öz-şefkat gibi konularda bazı olumsuz etkiler yaratabilmektedir. Kişiler vücutlarını dayatılan standartlara uygun hale getirmek için katı diyetler yaparak fiziklerinin belirli yönlerini değiştirmeye çalışabilirler, sosyal ortamlardan kaçınarak izole olmayı tercih edebilirler.
Toplumun normları çoğu konuda olduğu gibi kişinin kendisiyle ilişkisini de en yakın şekilde etkileyebilmektedir. Tartıdaki sayının, aynadaki görüntünün, sosyal medyadaki fotoğrafların bizim benliğimizi temsil etmediğini hatırlamak bu süreçte zor olabilmektedir. Böyle zamanlarda kendimize daha yıkıcı biçimde eleştirel ve sert yaklaşarak kendimizi cezalandırma yollarına başvurabiliriz. Oysa, beden ölçüleri, aynadaki yansımalar, tartıdaki sayılar bizi iyi/kötü, güzel/çirkin, yeterli/yetersiz, başarılı/başarısız yapmaz. Toplumun normlarının ve standartlarının açtığı benlik ve beden algısındaki hasarlar psikoterapide ele alınarak işlenebilmektedir.